Doğrucu Davut
Zirve
.
Karavan yaşamında alışagelen ile gizliliğin kaybı ve değişime uyum sorunu
Yolculukta yeni bir ortama uyumumuz, zamanımızın iletişim olanakları ve yapılan benzeri tecrübelerle oldukça kolaylaşmış olsa bile, her canlı gibi içgüdüsel güven gereksinimi olan insanın bir ortamı tam güvenli bulması, ancak sonuçta onu yaşayarak tanımasıyla sona ermekte. Yeniye uyum ise ciddi bir çaba işi. Başta zevk ve heyecan veren bu alışılmamış çabanın devamlı ve sıklıkla tekrar edilmesinin sonuçta yarattığı yorgunluk kısmı da ancak yaşandığında farkına varılabilen bir tecrübe durumunda.
Konumuz bu yılgınlığın baştan neredeyse hep atlanması üzerine.
Her şeyden önce bu duygunun algılanmasının, yolculuğun tarzı ve uzunluğu ile yolcunun farkındalık yetisine bağlı olduğunu kabul etmemiz yerinde olur.
Karavancı olarak bu yılgınlığın duyulmadığı durumlar olarak, özlemle beklenen;
* hafta sonu kaçamaklarını,
* yıllık tatilleri,
* planlı turistik kültürel gezileri,
* çalışarak veya benzeri amaçlarla yollarda olmayı ve ayrıca da
* karavanın ayni yerde Tiny House şeklinde barınak amaçlı kullanılmasını sayabiliriz.
Böylelikle geriye konumuz olan “Rotasız Yolculuk”lar kalmakta. Başta onun için şöyle bir örnek vermek belki yanlış olmazdı ?
Önce gözlerimiz kapalı bir ortama sokulup sonra oraya uyumumuz beklenen bir oyunu kaç kere üst üste oynamak eğlenceli bulunabilir dersiniz ?
Değişim ancak belli bir zaman aralığı için ilgi çekici ve eğlenceli bir şey. Onu dozu kaçmış bir sıklıkla yaşamak ise uyumu için devamlı verilmek zorunda olan çaba yüzünden dayanılacak bir durum olmaktan uzaklaştırmakta.
Aylarca yolda olan karavancılar neden bazen ısrarla ara veriyor dersiniz ?
Karavancılar gibi günaşırı yollarda olmak, Roman’ların bile lügatında yok !
Peki bu yılgınlığın altında özellikle karavancılar için yatan başka neler var ?
Mahremiyetin kaybı.
Karavan yaşamının çevre ile kaçınılmaz yakın ilişkisi ve aracın fiziksel yapısı yüzünden kişisel gizliliğin kaybına yol açtığı ortada. Tuvaletimizin, yatağımızın, oturma odamızın veya duşumuzun hemen birkaç metre yakınında bulunan veya yanından geçen birilerinin olması alışık olmadığımız tedirgin edici bir durum.. Bol pencereli, yetersiz ses yalıtımlı bu alışılmışın dışındaki uluorta yaşam tarzı da yalnızca ve salt doğayla beraber olma durumu dışında er veya geç, farkında olsak veya olmasak da sonuçta sıkıntılı ve dolayısıyla yılgın bir ruh haline sebep olmakta.
Alışagelmişlik
Bir Alman deyişi insanı “alışkanlıklarını bırakamayan bir hayvan” olarak tanımlar. Sigara veya alkol düşkünleri yahut mahallesinden veya yemeğinden vaz geçemeyenler bunun ne anlama geldiğinin farkında olmalılar. Neyin nerede olduğunu bilmek kadar rahatlatıcı bir duygu ender olmalı ? Uzun yolculuklarda hasret kavramının oluşması beklenen bir şey. Alışagelmişlik tanımış olmak demek ki bu da güven anlamına geliyor. Karavancıların yollarda güvenli yerler aramaları bu özlemle de bağlantılı olmalı..
Yukarıda rotasız gezginler için bu yazılanlara, sevdiklerinden uzak yaşamanın keyifsizliğini de ilave etmek sanırım yanlış olmazdı ?
Düşünün her özgürlük düşkünü genç gibi devamlı rotasız gezen karavancılar da belli bir zaman sonunda, neden (ev)lenmek istiyorlar dersiniz ?
Bu başlığın neden açıldığına gelirsek; ben de bu tarz gezilerde en geç iki ay sonra ayni yılgınlığı hissetmeye başlıyorum..
Kısaca, her şey denenmeden görüldüğü kadar toz pembe değil galiba ?..
Karavan yaşamında alışagelen ile gizliliğin kaybı ve değişime uyum sorunu
Yolculukta yeni bir ortama uyumumuz, zamanımızın iletişim olanakları ve yapılan benzeri tecrübelerle oldukça kolaylaşmış olsa bile, her canlı gibi içgüdüsel güven gereksinimi olan insanın bir ortamı tam güvenli bulması, ancak sonuçta onu yaşayarak tanımasıyla sona ermekte. Yeniye uyum ise ciddi bir çaba işi. Başta zevk ve heyecan veren bu alışılmamış çabanın devamlı ve sıklıkla tekrar edilmesinin sonuçta yarattığı yorgunluk kısmı da ancak yaşandığında farkına varılabilen bir tecrübe durumunda.
Konumuz bu yılgınlığın baştan neredeyse hep atlanması üzerine.
Her şeyden önce bu duygunun algılanmasının, yolculuğun tarzı ve uzunluğu ile yolcunun farkındalık yetisine bağlı olduğunu kabul etmemiz yerinde olur.
Karavancı olarak bu yılgınlığın duyulmadığı durumlar olarak, özlemle beklenen;
* hafta sonu kaçamaklarını,
* yıllık tatilleri,
* planlı turistik kültürel gezileri,
* çalışarak veya benzeri amaçlarla yollarda olmayı ve ayrıca da
* karavanın ayni yerde Tiny House şeklinde barınak amaçlı kullanılmasını sayabiliriz.
Böylelikle geriye konumuz olan “Rotasız Yolculuk”lar kalmakta. Başta onun için şöyle bir örnek vermek belki yanlış olmazdı ?
Önce gözlerimiz kapalı bir ortama sokulup sonra oraya uyumumuz beklenen bir oyunu kaç kere üst üste oynamak eğlenceli bulunabilir dersiniz ?
Değişim ancak belli bir zaman aralığı için ilgi çekici ve eğlenceli bir şey. Onu dozu kaçmış bir sıklıkla yaşamak ise uyumu için devamlı verilmek zorunda olan çaba yüzünden dayanılacak bir durum olmaktan uzaklaştırmakta.
Aylarca yolda olan karavancılar neden bazen ısrarla ara veriyor dersiniz ?
Karavancılar gibi günaşırı yollarda olmak, Roman’ların bile lügatında yok !
Peki bu yılgınlığın altında özellikle karavancılar için yatan başka neler var ?
Mahremiyetin kaybı.
Karavan yaşamının çevre ile kaçınılmaz yakın ilişkisi ve aracın fiziksel yapısı yüzünden kişisel gizliliğin kaybına yol açtığı ortada. Tuvaletimizin, yatağımızın, oturma odamızın veya duşumuzun hemen birkaç metre yakınında bulunan veya yanından geçen birilerinin olması alışık olmadığımız tedirgin edici bir durum.. Bol pencereli, yetersiz ses yalıtımlı bu alışılmışın dışındaki uluorta yaşam tarzı da yalnızca ve salt doğayla beraber olma durumu dışında er veya geç, farkında olsak veya olmasak da sonuçta sıkıntılı ve dolayısıyla yılgın bir ruh haline sebep olmakta.
Alışagelmişlik
Bir Alman deyişi insanı “alışkanlıklarını bırakamayan bir hayvan” olarak tanımlar. Sigara veya alkol düşkünleri yahut mahallesinden veya yemeğinden vaz geçemeyenler bunun ne anlama geldiğinin farkında olmalılar. Neyin nerede olduğunu bilmek kadar rahatlatıcı bir duygu ender olmalı ? Uzun yolculuklarda hasret kavramının oluşması beklenen bir şey. Alışagelmişlik tanımış olmak demek ki bu da güven anlamına geliyor. Karavancıların yollarda güvenli yerler aramaları bu özlemle de bağlantılı olmalı..
Yukarıda rotasız gezginler için bu yazılanlara, sevdiklerinden uzak yaşamanın keyifsizliğini de ilave etmek sanırım yanlış olmazdı ?
Düşünün her özgürlük düşkünü genç gibi devamlı rotasız gezen karavancılar da belli bir zaman sonunda, neden (ev)lenmek istiyorlar dersiniz ?

Bu başlığın neden açıldığına gelirsek; ben de bu tarz gezilerde en geç iki ay sonra ayni yılgınlığı hissetmeye başlıyorum..
Kısaca, her şey denenmeden görüldüğü kadar toz pembe değil galiba ?..

Son düzenleme: